NAMAZ İÇİNDE ELLERİ
KALDIRMA MESELESİNE MUHALEFET EDENLER
Bize Rebi', İmam
Şafii'nin şöyle dediğini haber verdi: Bize bazı insanlar muhalefet ettiler.
Şöyle dediler: Namaza girişte kişi, ellerini kulakları hizasına kadar kaldırır.
Namaz içinde herhangi bir yerde dönüp bir daha elleri kaldırmaz. Bunun için de
Yezid b. Ebi Ziyad'ın hadisini hüccet gösterirler. Tahric: Müsned el-Hamidi, 2/316 Ebu Davud, Namaz 1178-479,
No: 750
Bize Rebi', İmam
Şafii'nin şöyle dediğini haber verdi: Bize İbn Uyeyne, Yezid b. Ebi Ziyad'dan;
o, Abdurrahman b. Ebi Leyla'dan; o da Bera b. Azib'in şöyle dediğini nakletti:
"Resulullah (s.a.v)'in namaza giriş yapmak istediğinde ellerini kaldırdığım
gördüm." Süfyan şöyle dedi: "Daha Sonra Kfıfe'ye geldiğimde Yezid'in
orada bu hadisi okuduğunu duydum." Ve ona şunu ekledi: "Sonra bunu
tekrar etmedi." Onların da bu telkine uyduklarını gördüm.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Süfyan bu hadis hususunda, Yezid'in yanlış yaptığını
söyleyerek şöyle dedi: Sanki şu son kısım kendisine söylendi de kendisi de onu
tekrar etti. Süfyan, söz konusu bölümün Yezid'in ezberinde olduğunu
söylememiştir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bu sözü söyleyenlerin bir kısmına şunu söyledim: Hadis
alimleri nezdinde Zühri'nin, Salim'den; onun da babasından rivayet ettiği hadis
mi, yoksa Yezid'in hadisi mi sabit olmuştur?
Onlardan biri şöyle
dedi: Sadece Zühri'nin hadisi. Şöyle dedim: Zühri ile beraber Nebi (s.a.v)'in
ashabından on bir kişi daha olup onlardan biri de Ebu Humeyda Sadi'dir. Aynı
şekilde Vail b. Hucr'un hadisi ve bunların tamamı. .. Nebi (s.a.v)'den -izah
ettiğim üzere- bizim hadisimizin dışında da on üç hadis nakledilmiştir. Bir hadisin
ispatından, bunların tamamının ispatı daha evladır. Bizim ve senin sözünün
aslına bakacak olursak, bizim elimizde sadece bir tek hadis olmuş olsa da senin
hadisine sıhhat açısından denk olurdu. Senin hadisinde elleri tekrar
kaldırmadığı söylenmekteyken bizim hadisimizde "elleri tekrar
kaldırır" şeklinde mevcuttur. Bu durumda evla olan, bizim hadiste ziyadeye
gidebilmemizdir. çünkü senin hadisine nazaran hıfzetme açısından bizim hadiste
ilave edilmiş ve öyle ezberlenmiştir. Senin hadisinin isnadı ile bizim hadisin
isnadı arasında fark vardır. çünkü hıfz ehli şu ziyadeyi rivayet etmektedirler.
Dedi ki: İbrahim Nehai,
Vail b. Hucr'un hadisini inkar ederek şöyle dedi: Vail b. Hucr'u, Ali ve
Abdullah'tan daha alim mi görmektesin?
Dedim ki: İbrahim; Ali
ve Abdullah'tan, Vail b. Hucr'un Nebi (s.a.v)'den gördüğünün hilafını
gördüklerini rivayet etmiştir.
Dedi ki: Yalnız bu,
onların ne rivayet ettikleri ne de yaptıklarıdır.
Dedim ki: Bunu İbrahim,
Ali ve Abdullah'tan nas şeklinde rivayet etmedi mi?
Dedi ki: Hayır.
Dedim ki: Ali ve
Abdullah'ın rivayet ettikleri bir şey, İbrahim'den kaybolmuş olur mu?
Dedi ki: Hayır, bunda
şüpheye düşmem.
Dedim ki: Belki de
onların bunu yaptıklarından haberi olmamış yahut onu rivayet ettiklerini
işitmemiş olabilir.
Dedi ki: Bu ihtimal
dahilindedir.
Dedim ki: İbrahim'in tüm
rivayet ettiklerini göz önünde bulundur.
Ve onlarla yola çıkarak
helal ve haramı belirle. Bunların tamamını Ali ve Abdullah'tan mı rivayet etti?
"Hayır" dedi.
Dedim ki: O zaman niye
Ali ve Abdullah'ı zikretmiş olmasını delil kullandın? Sen de biliyorsun ki,
kendisi olsun yahut başkası olsun, onların yolundan gelen bir şeyolmadığında
başkalarından da alırlar. Seninle ortak görüşümüz şudur: Eğer Vail b. Hucr,
sika biri olsaydı, Nebi (s.a.v)'den bir şeyler rivayet etmez miydi? Nebi
(s.a.v)'in ashabından rivayet esnasında olmadığı halde rivayet eden şahısların
sözleri vardır. Rivayet esnasında olan şahsın rivayetine, o esnada olmayanın
rivayetinden daha fazla itibar etmek daha evladır.
Sözümüzün aslı şudur:
İbrahim; Ali ve Abdullah'tan rivayet edecek olursa, ondan bu rivayeti kabul
edilmez. Çünkü onların hiçbiriyle buluşmamıştır. Malik ve daha sonra İbn
Ömer'in Resulullah (s.a.v)'den rivayet ettiklerini terk ediyorlar. Sizin için
bilmediğiz bir şey nasıl caiz olabiliyor, halbuki bu; ellerin iki yahut üç defa
kaldırıldığını görmüş ve İbn Ömer'den iki defa rivayet edilmiştir. Nebi
(s.a.v)'e birinde tabi olurken diğerinde nasıloluyor da tabi olmuyorsunuz? Eğer
iki emirden birine uymak caizse evla olan, kişinin, Nebi (s.a.v)'in terk ettiği
emrine uymasıdır. Ama ona uyma adına onu terk ediyorsunuz. Benim yanımda, bunu
bilen herhangi bir Müslüman'ın unutkanlık ve sehiv dışında terk etmesi caiz
olmaz.
Rebi', İmam Şafii'ye
şöyle dediğini nakletti: Rükli esnasında elleri kaldırmanın manası nedir?
Dedi ki: Manası aynen
namazın açılışında olduğu gibi, Allah' ı yüceltmek ve sünnete tabi olmaktır.
Bunda Allah'ın sevabı vardır. Elleri, aynen Safa ve Merve ve benzeri yerlerde
kaldırmak gibidir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: İbn Ömer'den bir şey rivayet ettiğinizi farz edip onu
paylaştınız. İbn Ömer'de söz konusu şeyin gereğini namazda uyguladığını ve bu
şeyin Nebi (s.a.v)'den rivayet edilene muvafık bir şeyse ne yaparsınız? İbn
Ömer'den zikrettiğiniz şekilde münferiden hüccet aldığınız meseleyi sonra
Resulullah (s.a.v)'in sünnetini de beraberinde ve ona sahabeden yahut başka
kimseden muhalefet eden kimse olmamasına rağmen, sadece cehl üzere bir rivayet
sebebiyle bunu yapmak acaba caiz midir? Bu doğru olmayan bir şeyolmakla beraber
ilmi dikkat içinde olmamız gerekir.
İmam Şafii'ye şöyle
dedim: Bu meselede bizden başka kişilerden sana muhalif olan oldu mu?
"Evet, bazı
doğulular," dedi.
Şöyle dediler: Namazın
açılışında ellerini kulak hizasına kadar kaldırırlal'dı. (Kulak hizasına kadar
kaldırma hususunda muhalif olmuş oluyorlar.)
Dedim ki: Bununla ilgili
olarak bir rivayet var mı? "Evet" dedi. Ne biz ne de siz bunu
onlardan dolayı ispat etmişiz.
Doğulular elleri namazda
üç defa kaldırma hususunda bizim yolumuzu takip etmeye devam ettiler. Siz
sünnete muhalefet etmenizin yanında Nebi (s.a.v)'in ashabının genelinin
görüşüne de muhalefet etmiş oluyorsunuz.
Bize Rebi', İmam
Şafii'nin şöyle dediğini haber verdi: Bize Süfyan b. Uyeyne, Zühri'den; o,
Salim b. Abdullah'tan; o da babasından şöyle nakletti: Resulullah (s.a.v)
namaza girmek istediğinde ellerini omuzları hizasına gelinceye kadar kaldırır,
rükua varmak istediğinde de kaldırırdı, aynı şekilde de başını rükudan kaldırdıktan
sonra ellerini kaldırmayı tekradardı. İki secde arasında ellerini kaldırmazdı. Tahric: Müslim, Namaz 1/292 no: 390 Buhari, Ezan 1/241
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bunu İbn Ömer'in yanı sıra Nebi (s.a.v)'den on iki kişi
rivayet etmiştir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Biz bununla da görüş beyan ediyoruz. Namaz kılacak her
kişinin, imam yahut imama tabi olacak cemaatten kişi yahut tek başına kılacak
kişi, erkek yahut kadın olması arasında fark olmaksızın, namaza girerken
ellerini kaldırması gerekir. rüku için tekbir aldığında ve rükfrdan kalkmak
için başını kaldırdığında da ... Bu üç kaldırışta, her kaldırmada ellerini omuz
hizasına kadar kaldırır. Ellerini tekbiri bitirinceye kadar yukarıda sabit
tutması gerekir. Tekbir alım esnasında elleri kaldırır ve tekbir bitiminde
elleri bırakır. Secde ve rükfru olan namazlarda her zikir yaptığında ellerini
kaldırması gerektiğini söylemiyoruz. Sadece sözü edilen bu üç yerde ellerini
kaldırması gerektiğini söylüyoruz.
Eğer namaz kılan kişi,
elinin birindeki bir hastalıktan dolayı izah ettiğim yere kadar ellerini
kaldırmaktan acizse, kaldırabildiği kadar kaldırır. Kişi, illetinden dolayı
elini kaldırdığında omuz hizasında durdurma imkanı olmadığından dolayı daha
yükseğe elini kaldırıyorsa, bu sebepten dolayı elini kaldırmayı terk etmeyip
omuz hizasını geçse de kalktığı şekliyle elini kaldırır.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Eğer illetinden dolayı iki kaldırıştan birini, ellerini
kaldırdığında omuz hizasının altında yahut omuz hizasının yukarısına kadar
kaldırıyorsa ve her iki kaldırışta omuz hizasını tutturma imldnı bulamıyorsa,
omuz hizasının yukarısını tercih eder. çünkü emredildiği gibi yapmıştır,
ziyadeyi engelleme imkanı yoktur.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Ellerinin birisi illetE, diğeri de sağlamsa, sağlamı omuz
hizasında tutar ve illetliyi izah ettiğim gibi yapar.
Emredildiği gibi
ellerini tekbir bitimine kadar kaldırmaktan gafil kalırsa, ne tekbir bittikten
sonra "Semia Allahu limen hamidah" dedikten sonra ne de başka bir
yerde ellerini kaldırır. çünkü elleri kaldırmanın muayyen bir yeri vardır. Söz
konusu yeri geçtikten sonra başka bir yerde bu amel yapılmaz. Ama tekbir alım
esnasında elleri kaldırmaktan gafil kalır ve tekbir bitmeden hatırlarsa,
ellerini kaldırır.
Bu söylediğim birinci
tekbirle beraber rüku için tekbirde ve rükudan "Semia Allah 'u limen
hamidah" ve "Rabbane ve leke 'l-Hamd" sözlerinden sonra yapılır.
Tekbir bitmesine rağmen
ellerini biraz daha yukarıda sabit tutmasında her ne kadar bir zararı olmasa
da, böyle yapmasını söylemeyiz. Farz ve nafile namazlarda elleri kaldırmak da
aynıdır.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Her cenaze namazında ellerini -haber ve kıyas ölçülerine
dayanarak- tekbir aldığında ayaktayken kaldırır. İki bayram namazında ve
istiska namazında da her tekbirde ellerini kaldırır. çünkü bunların tamamı
ayakta getirilen tekbirlerdir.
Aynı şekilde tilavet
secdesi ve şükür secdesi yaparken de ellerini kaldırır. çünkü bunların ikisi de
iftitah (açılış) tekbirleridir. Bunların tamamını namaz ve secde vazifesini ifa
ederken, pozisyonu ayakta yahut oturmuş yahut yan yatmışsa, ima yoluyla
ellerini kaldırır. çünkü söz konusu pozisyonların tamamı kıyam hükmündedir.
Ellerini kaldırması
gerektiğini söylediğim tüm yerlerde, ellerini kaldırmaz yahut ona söylediğim
farz, nafile, secde, bayram ve cenaze namazları dışında bir yerde ellerini
kaldırırsa, bu amelini kerih görmemle beraber iade yahut sehiv secdesi yapması
da gerekmez. Bunu bilerek yahut sehven yahut bilgisizce yapması arasında fark
yoktur. çünkü bu amel, namazın heyetindendir.
Heyet, terkedildiği
takdirde sehiv secdesiyle telafi edilmesinin sünnet olmadığı şeylerdir.
Bu hüküm, her heyetin
terk edilmesi için de aynıdır.
Sonraki için tıkla: